Tanrı Bir Babadır
Ne anlama geliyor? Bu kavram nereden geliyor? Bu gerçeğin müthiş gerçeklerini keşfedin!
Tanrı’nın baba olması Hrıstıyanlıkta Tanrı’yı açıklamak için en sık kullanılan mecazlardan biridir. Hatta, bu mecazı o kadar çok kullanıyoruz ki, ona aşırı derecede aşinayız ve nadiren üzerinde derinlemesine düşünüyoruz.
“Tanrı babamızdır. Biz Onun çocuklarıyız. O bizi seviyor.” - Babalığıyle ilgili anlayışımız ve düşüncelerimiz genelde sadece bu kadar. Halbuki Kutsal Kitab’ı inceledikçe, bu konunun ilk başta düşündüğümüzden çok daha zengin olduğunu keşfederiz. Ve beklediğimizden çok daha fazlası vardır.
Tanrı’nın Oğlu vardır
Bizi Mesih’te her ruhsal kutsamayla göksel yerlerde kutsamış olan Rabbimiz İsa Mesih’in Babası Tanrı’ya övgüler olsun.
Şaşırtıcı bir şekilde, Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın babalığının ilk ve en yaygın anlamı bizim babamız olması değil, bir Oğlu olmasıdır (Ef. 1:3; 2Kor. 1:3; 1Pe. 1:3). Bu kavram Eski Antlaşma’da sadece birkaç kez geçmekle beraber, İsa sahneye çıktığı ve Tanrı’dan Babası olarak söz ettiği andan itibaren Tanrı’nın önemli bir tanımı olmaya başlar.
Ve İsa için bu çok gerçek bir durumdur. İsa bakireden doğduğu için genetik ve fiziksel açıdan Tanrı İsa’nın gerçek babasıydı. İsa’nın Tanrı’yla birlikte yakın bir ilişkide olduğunu tarif eden sadece figüratif bir anlatım değildi. Yusuf tarafından evlat edilmesine rağmen İsa’nın biolojik babası Tanrı’nın kendisiydi. Bu, İncil’de İsa’nın Tanrı’ya ağırlıklı olarak baba dediğini açıklar. Ve direkt Tanrı’dan gelmekle babasının Tanrı olduğu için İkinci Adem (1Kor. 15:45-47) oldu.
Böylece, “Tanrı babadır” demek ilk başta O’nun bizimle nasıl ilişki kurduğuyla ilgili bir ifade değil, Kendisiyle nasıl ilişki kurduğuyla ilgilidir. Her şeyden önce O’nun bir Oğlu olduğunun ifadesi olmakla O’nun Üçlü Tanrı olduğunu beyan etmektir, anlayışımızı aşan bir Tanrı’ya bir tapınma eylemidir.
Tanrı Bizim Babamızdır
Yine de Babamız sensin, ya RAB. Biz kiliz, sen çömlekçisin. Hepimiz senin ellerinin eseriyiz.
Rab bizi yarattığı ve O’ndan kaynakladığımız için bir anlamda babamızdır. Eski Antlaşma’da bu metafor böyle kullanılır (Yas. 32:6; Yşa. 63:16; 64:8; Mal. 2:10). Buna ek olarak Tanrı’nın suretinde yaratıldığımız için (Yar. 1:26) de O’nun çoğluğu sayılabiliriz. Böylelikle bütün insanlar Rab’bin ellerinin eseri olarak O’nun çocuklarıdır.
Ama İsa dirildikten sonra her şeyi değiştiren yeni bir çağ başlar, bu metafor bizim için çok daha derin ve daha önce hiç olmamış bir anlam taşımaya başlar. Bu gerçeklik çarmıhtan önce başlamakla beraber (Mat. 6:9; 23:9), İsa bizi kanıyla satın aldıktan ve kurtarış işini tamamladıktan sonra doluluğuna ulaştı.
... Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Babam’ın ve sizin Babanız’ın, benim Tanrım’ın ve sizin Tanrınız’ın yanına çıkıyorum.
İsa kendi Babasını bizim Babamız adlandırarak ilişkinin kendisine geçerli çıkarımlarını ve özelliklerini artık bize de uygulandığını ortaya çıkarır. Artık sadece Eski Antlaşma’nın daha genel anlamında değil, tipki Tanrı İsa’nın babası olduğu gibi, şimdi de bizim babamızdır. Tam aynı şekilde.
12 Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı’nın çocukları olma hakkını verdi. 13 Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı’dan doğdular.
Bize kendi ruhunu vermekle (Yu. 20:22; 1Kor. 2:12), bizim içimizdeki ruh aynı gerçek şekilde Tanrı’dan doğdu. Böylece hakikaten Tanrı’nın çocukları olduk ve ruhsal doğum belgemizde gerçek babamız olarak Tanrı yazıyor.
Mesih’te olduğumuz “yeni yaratık” (2Kor. 5:17) insanın gözlerinde hala doğal ebeveynlerimizin çocuğu olsa da, ruhsal ama az gerçek olmayan bir şekilde hakikaten Tanrı’nın çocuklarıyız. Bu, kimliğimizde kesinlikle büyük bir değişimdir.
Bakın, Baba bizi o kadar çok seviyor ki, bize “Tanrı’nın çocukları” deniyor! Gerçekten de öyleyiz.
Sonuçları
Kuldan daha fazlasıyız
Belki Tanrı’nın babalığının en önemli sonucu bu. Tanrı başka dinlerde olduğu gibi sadece kulluk ve hizmet ettiğimiz bir ilah değil. Rab sadece yardımcı ve hizmetkarlar isteseydi bizi kendi suretinde mi yaratırdı ki? Yaratılıştan beri tebaa değil aile istiyordu. Ve artık öyleyiz. Hatta, İsa “artık size kul demiyorum” (Yu. 15:15) dedi. Rab’bin gözlerinde değerimiz performansımız ve eylemlerimize dayanmaz. O’nun aileyiz.
Tanrı’yla ilişkimiz sağlamdır
Rab’bi sık sık bir patron olarak düşünürüz. Tanrı’nın biz sadece iyi şeyler yapttikça hoşnut olduğunu, her hata yaptığımızda ilişkimiz bozulur, Tanrı’nın kızıp ve bizden uzaklaştığını zannediyoruz. Aslında bu bir ilişki değil, salt istihdamdır.
Çünkü sizi yeniden korkuya sürükleyecek kölelik ruhunu almadınız, oğulluk ruhunu aldınız. Bu ruhla, “Abba, Baba!” diye sesleniriz.
İstihdam ailelik kadar sağlam değil. Bir çocuk kötü bir şey yaparsa babasının çocuğu olmayı bırakıyor mu? Ve ya bir baba baba olmayı bırakır mı? İstese bile olamaz. Böylece de hata yapsak bile Rab’bin sevgili çocuğu olmayı bırakmayız. Tanrı’ya dua ettiğimizde “gökteki efendimiz”e değil, babamıza konuşuyoruz (Mat. 6:9). Tıpkı kaybolan oğul mirasını fahişlere harcadıktan sonra eve döndüğünde babasından öpülüp sarıldığı gibi, göksel Babamız da günah ve hatalarımıza rağmen bizi kendi çocuğu olarak kabul etmeye hazırdır.
Doğal babalarımızdan daha üstündür
Çoğumuz biliyoruz ki doğal babalarımız hep böyle davranmayabilir. Bazılarımızın babasıyla ilişkisi ona hoşnut etmeyen bir şey yaptığımız için bozulmuş olabilir. Bazılarımız da hayatta verdiğimiz kararlar yüzünden (mesela Mesih’i ikrar etmek) evlatlıktan reddedilmiş olabiliriz.
Böyle deneyimler bize yanlışlıkla Babamız Tanrı’nın da aynı şekilde davrandığını öğretebilir. İyi babalar Rab’bin nasıl olduğunu görmemize yol açar (Mez. 103:13; Özd. 3:11-12). Ama kötü örnekler Tanrı’nın babalığına kavramamızı çarpıtmadığına dikkatli olmalıyız (Yşa. 49:15 annelik hakkında benzer bir şey söyler). Tanrı doğal babamızın olması gerektiği şekil gibi. Hatta, sadece kötü babalarımızdan daha üstün olmakla kalmayıp, dünyadaki en iyi babadan daha iyi, daha sevecen, daha çömert, daha düşüncelidir.
Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerdeki Babanız’ın, kendisinden dileyenlere güzel armağanlar vereceği çok daha kesin değil mi?
Tanrı İsa hakkında ne hissediyorsa, bizim hakkımızda da aynısını hisseder
... dünya beni senin gönderdiğini, beni sevdiğin gibi onları da sevdiğini anlasın.
Kuldan daha fazlası olmamız Tanrı’nın babalığının en önemli sonucu olmakla beraber bu nokta belki en şaşırtıcısıdır. Göksel babamız bizi İsa’yı sevdiği kadar seviyor. Hayal edelim: Mükemmel baba Tanrı kusursuz biricik Oğlunu nasıl seviyorsa bizi de öyle seviyor. Aynı şekilde, aynı çoşkuyla, aynı tutkuyla, aynı yakınlıkla, aynı içtenlikle, aynı sevgi seviyesiyle. Ne muhteşem bir gerçek bu!
İsa gibi kusursuz ve harika değiliz. O tabii ki sevilir çünkü günahsız ve sadece Babasının isteğini yaptı (Yu. 5:19; 6:37-39). İsa Babasının sevgisini kesinlikle hak etti. Ama biz günahkar ve sıklıkla isteğine dirençli insan olarak hak etmemize rağmen Baba Tanrı bizi evlat edindi, tam aynı sevgisini bize göstermeye karar verdi. Demek ki, Tanrı’nın babamız olması sadece bizi çok sevdiği anlamına gelmiyor. Rab bizi biricik Olğunu sevdiği kadar, hatta kendisini sevdiği kadar bizi seviyor!
Eşsiz sevgisi olan eşsiz bir Tanrımız var!
Ne kadar büyük, derin ve samimi O’nun sevgisi! Baba olan Tanrı kavramı, O’nun karakterine ilişkin anlayışımızı kökten değiştirir ve yalnızca Hıristiyanlıkta bulunan bir doktrindir. Böyle seven, aile ve ilişki isteyen bir Tanrı farklı dinlerde yok.
Nitekim, İslamiyet bu fikri doğrudan inkar eder. Kur’an’da İhlâs Sûresinin 3. ayet diyor ki Allah “doğurmamış ve doğmamıştır.” Demek ki bahsettiğimiz bütün gerçekliğinden ve sonuçlarından yoksun İslam. Allah’ın oğlu yoksa, baba olamaz. Baba değilse, biz onun sevilen çocukları asla sayılmaz. Uzaklıkta kalan ve bizimle gerçek ilişki aramayan ilahın ancak kulu olmak zorunda kalıyoruz.
Ama Kutsal Kitap tek doğru Tanrı farklıdır. Rab, doğal ebeveynleri veya ailelerinin dini tarafından ruhsal öksüz bırakılanların babası olmaya isteklidir.
5 Kutsal konutundaki Tanrı, öksüzlerin babası, dul kadınların savunucusudur. 6 Tanrı kimsesizlere ev verir, tutsakları özgürlüğe ve gönence kavuşturur...
Yorumlar