Tanrı'nın Gazabı - Gözardı Edilen Nitelik

Gözardı edilmiş, kaçınılmış ve unutulmuş: Tanrı’nın gazabı tartışmalı olduğu kadar önemlidir. Ve eğer O’nu gerçekten sevmek istiyorsak bununla yüzleşmeliyiz.
Tanrı’nın Gözardı Edilen Özelliği
Tanrı’nın gazabını özür dilemeleri gereken bir şey olarak gören ya da en azından böyle bir şeyin olmamasını dileyen çok sayıda Hristiyan olduğunu görmek gerçekten üzücüdür. Bazıları bunu tanrısal karakter üzerinde bir leke olarak gördüklerini açıkça itiraf etmeye cesaret etmese de, yine de bunu zevkle görmekten çok uzaktırlar. Tanrı’nın gazabını düşünmekten hoşlanmazlar ve ondan bahsedildiğinde yüreklerinde bu konuya karşı gizli bir kızgınlık yükselir. Yargılarında daha ölçülü olanlar arasında bile, ilahi gazabın, yararlı bir tefekkür için bir tema oluşturamayacak kadar dehşet verici bir ciddiyete sahip olduğunu düşünenlerin sayısı az değildir. Diğerleri ise Tanrı’nın gazabının O’nun iyiliğiyle tutarlı olmadığı yanılgısına kapılır ve bu yüzden onu düşüncelerinden kovmaya çalışırlar.
Tanrı Gerçekleri Gizlemez
Evet, Tanrı’nın gazabını görmekten, sanki tanrısal karakterdeki bir lekeye ya da tanrısal yönetimdeki bir karaltıya bakmaları isteniyormuş gibi yüz çeviren pek çok kişi vardır. Ama Kutsal Yazılar ne diyor? Onlara baktığımızda, Tanrı’nın gazabıyla ilgili gerçekleri gizlemek için hiçbir çaba göstermediğini görürüz. İntikam ve öfkenin O’na ait olduğunu bildirmekten utanmaz. Kendi mücadelesi şudur:
39 ‘Artık anlayın ki, ben, evet ben O’yum, benden başka tanrı yoktur! Öldüren de, yaşatan da, yaralayan da, iyileştiren de benim. Kimse elimden kurtaramaz. 40 Elimi göğe kaldırır ve sonsuzluk boyunca varlığım hakkı için derim ki, 41 parlayan kılıcımı bileyip yargılamak için elime alınca, düşmanlarımdan öç alacağım, Benden nefret edenlere karşılığını vereceğim.’
Kutsal Kitap’ı üstünkörü inceleyen biri bile, Tanrı’nın öfkesi, hiddeti ve gazabıyla ilgili ayetlerin, O’nun sevgisi ve şefkatiyle ilgili ayetlerden daha fazla olduğunu görecektir. Tanrı kutsal olduğu için bütün günahlardan nefret eder. Ve bütün günahlardan nefret ettiği için, günahkârlara karşı öfkesi alev alev yanar (Mez. 7:11).
Tanrı’nın gazabı, O’nun sadakati, gücü ya da merhameti kadar ilahi mükemmelliğin bir yönüdür. Öyle zorundadır, çünkü Tanrı’nın karakterinde hiç bir kusur, en ufak bir eksiklik yoktur; ama gazap olmasaydı O’nda kusur olurdu! Günaha karşı kayıtsızlık ahlaki bir kusurdur ve ondan nefret etmeyen bir kimse ahlaken hastalıklıdır. Tüm mükemmelliklerin toplamı olan O, erdem ve ahlaksızlığa, bilgelik ve ahmaklığa nasıl aynı memnuniyetle bakabilir? Son derece kutsal olan Tanrı nasıl olur da günahı görmezden gelebilir ve ona karşı “sertliğini” (Rom. 11:22) göstermeyi reddedebilir? Yalnızca saf ve temiz olandan hoşlanan O, nasıl olur da kirli ve kötü olandan tiksinmez ve nefret etmez? Tanrı’nın doğası, cehennemi de cennet kadar gerçek, zorunlu ve ebedi bir gereklilik haline getirir. Tanrı’da hiçbir kusur olmadığı gibi, O’nda bir diğerinden daha az mükemmel olan hiçbir mükemmellik de yoktur.
Tanrı’nın gazabı, O’nun tüm haksızlıklardan sonsuza dek nefret etmesidir. İlahi adaletin kötülüğe karşı hoşnutsuzluğu ve öfkesidir. Günaha karşı harekete geçirilen Tanrı’nın kutsallığıdır. Kötülük yapanlara verdiği adil hükmün hareket ettirici nedenidir. Tanrı günaha karşı öfkelidir, çünkü günah O’nun otoritesine karşı bir başkaldırıdır, O’nun dokunulmaz egemenliğine yapılan bir haksızlıktır. Tanrı’nın yönetimine karşı ayaklananlar, Tanrı’nın Rab olduğunu öğreneceklerdir. Onlara küçümsedikleri Kral’ın ne kadar büyük, pek önemsemedikleri gazap tehdidinin ne kadar korkunç olduğu hissettirilecektir. Tanrı’nın öfkesi kötü niyetli bir misilleme, öylesine bir zarar verme ya da alınan bir zarara karşılık verme değildir. Hayır, Tanrı evrenin yöneticisi olarak egemenliğini haklı çıkaracak olsa da, kindar olmayacaktır.
Ölüm hükmü ilk kez ilan edildiğinde, yeryüzü lanetlendiğinde ve insan yeryüzü cennetinden kovulduğunda ve daha sonra Tufan ve ovadaki Şehirlerin gökten gelen ateşle yok edilmesi gibi ceza örnekleriyle, ama özellikle de ölümün tüm dünyada hüküm sürmesiyle açıkça gösterilmiştir. Yasa’nın her günahı lanetlemesinde ilan edilmiş, kurban ayinlerinde ve Musa’nın zamanındaki tüm hizmetlerde vurgulanmıştır. Mektubun sekizinci bölümünde Elçi, imanlıların dikkatini, tüm yaratılışın amaçsızlığa teslim edildiği ve acı içinde birlikte inleyip doğum ağrısı çektiği gerçeğine çeker. Bir Tanrı olduğunu ilan eden ve O’nun yüceliğini duyuran aynı yaratılış, O’nun günahın Düşmanı ve insanların suçlarının İntikamcısı olduğunu da kanıtlar...
Ama her şeyden önce, Tanrı’nın Oğlu tanrısal karakterini göstermek için aşağı indiğinde ve bu gazap O’nun acılarında ve ölümünde, Tanrı’nın günaha karşı hoşnutsuzluğunun daha önce verdiği tüm belirtilerden daha korkunç bir şekilde sergilendiğinde, Tanrı’nın gazabı gökten açıklandı. Bunun yanı sıra, kötülerin gelecekteki ve sonsuz cezası şimdi eskisinden daha ciddi ve açık terimlerle beyan edilmektedir. Yeni düzende gökten verilen iki vahiy vardır; biri gazap, diğeri lütuftur.
Yine, Tanrı’nın gazabının ilahi bir mükemmellik olduğu Mezmur 95:11’de okuduklarımızla açıkça gösterilmektedir: “Bu yüzden öfkeyle ant içtim.” Tanrı’nın “ant içtiği” iki durum vardır: vaatlerde bulunurken (Yar. 22:16) ve yargılarını bildirirken (Yas. 1:34vdd.). Birincisinde çocuklarına merhamet edeceğine yemin eder; ikincisinde ise mırıldanma ve imansızlık yüzünden kötü bir nesli mirasından mahrum bırakacağına yemin eder. Ant ciddi bir onaylamadır (İbr. 6:16). Yaratılış 22:16’da Tanrı şöyle der: “Kendi üzerime ant içiyorum.” Mezmur 89:35’te “bir kez kutsallığım üstüne ant içtim” der. Ama Mezmur 95:11’de “öfkeyle ant içtim” der. Böylece yüce Yehova’nın Kendisi, “kutsallığına” eşit bir mükemmellik olarak “gazabına” hitap eder. Biri için de diğeri kadar ant içiyor! Yine, “Tanrılığın bütün doluluğu bedence Mesih’te bulunuyor” (Kol. 2:9) diye ve tüm tanrısal mükemmellikler O’nun tarafından görkemli bir şekilde sergilendi diye (Yuh. 1:18), “Kuzu’nun gazabını” da okuruz (Va. 6:16).
Tanrı’nın Gazabı Üzerinde Derin Düşünmenin Önemi
Tanrı’nın gazabı, üzerinde sık sık düşünmemiz gereken tanrısal karakterin bir mükemmelliğidir. İlk olarak, yüreklerimiz Tanrı’nın günahtan duyduğu nefretten gerektiği gibi etkilensin diye. Günahı hafife almaya, iğrençliğini görmezden gelmeye, onun için bahaneler uydurmaya her zaman eğilimliyizdir. Ama Tanrı’nın günahtan duyduğu tiksinti ve günahtan aldığı korkunç intikam üzerinde ne kadar çok çalışır ve düşünürsek, günahın iğrençliğini o kadar çok fark ederiz. İkinci olarak, ruhlarımızda Tanrı’ya karşı gerçek bir korku uyandırmak için: “Tanrı’yı hoşnut edecek biçimde saygı ve korkuyla tapınalım. Çünkü Tanrımız yakıp yok eden bir ateştir” (İbr. 12:28-29). O’nun korkunç görkemine karşı gereken “saygı” ve haklı öfkesinden tanrısal “korku” olmadıkça, O’na “hoşnut edecek biçimde” tapınamayız. Ve bunlar en iyi şekilde, Tanrımızın “yakıp yok eden bir ateş” olduğu sık sık akla getirerek yetiştirilir. Üçüncü olarak, “gelecek gazaptan” (1Se. 1:10) kurtarıldığımız için ruhlarımızı ateşli bir övgüyle coşturmaktır.
Tanrı’nın gazabı üzerinde derin düşünmeye istekli ya da isteksiz oluşumuz, yüreklerimizin O’na karşı gerçek tutumunun kesin bir testi haline gelir. Eğer Tanrı’nın Kendisinde olduğu için ve O’nda sonsuzluktan beri var olan tüm nitelikler nedeniyle O’ndan gerçekten sevinç duymazsak, Tanrı’nın sevgisi içimizde nasıl yaşar? Her birimiz, düşüncelerimizde kendi kötü eğilimlerimize göre şekillenmiş bir Tanrı imgesi yaratmaya karşı dua ederek tetikte olmalıyız. Uzun zaman önce Rab, “Beni kendin gibi sandın” (Mez. 50:21) diye yakınmıştı. Eğer O’nun “kutsallığını anarak” (Mezmur 97:12) sevinmiyorsak, eğer yakında gelecek olan Gün’de Tanrı’nın şu anda O’na karşı gelen herkesten öç alarak gazabını en görkemli şekilde göstereceğine sevinmiyorsak, bu, yüreklerimizin O’na boyun eğmediğinin, hala günahlarımızın içinde olduğumuzun ve sonsuz yanışlara giden yolda olduğumuzun kesin bir kanıtıdır.
Tanrı’nın Gazabı Aracılığıyla Uyguladığı Adalet
“Ey uluslar, O’nun halkını kutlayın, çünkü O kullarının kanının öcünü alacak, düşmanlarından öç alacak, ülkesinin ve halkının günahını bağışlayacak” (Yas. 32:43). Ve yine şunu okuyoruz:
1 Bundan sonra gökte büyük bir kalabalığın sesini andıran yüksek bir ses işittim. “Haleluya!” diyorlardı. “Kurtarış, yücelik ve güç Tanrımız’a özgüdür. 2 Çünkü O’nun yargıları doğru ve adildir. Yeryüzünü fuhşuyla yozlaştıran büyük fahişeyi yargılayıp kendi kullarının kanının öcünü aldı.” 3 İkinci kez, “Haleluya! Onun dumanı sonsuzlara dek tütecek” dediler.
Rab’bin görkemini haklı çıkaracağı, korkunç egemenliğini uygulayacağı, adaletini yücelteceği ve O’na meydan okumaya cüret eden gururlu asileri alaşağı edeceği o günde kutsalların sevinci büyük olacaktır.
“Ya Rab, Sen suçların hesabını tutsan, kim ayakta kalabilir?” (Mez. 130:3). Her birimiz bu soruyu sormalıyız, çünkü şöyle yazılmıştır: “yargılanınca doğrular topluluğunda yer bulamaz günahkârlar” (Mez. 1:5). Mesih’in ruhu, O’nun üzerindeyken Tanrı’nın halkının suçlarını yargıladığını düşünerek ne kadar acı çekiyordu! Hüzünlenip ağır bir sıkıntı duyuyordu (Mar. 14:33). Korkunç acısı, kanlı teri, yüksek sesli haykırışları ve yalvarışları (İbr. 5:7), yinelediği duaları (“Mümkünse bu kâse benden uzaklaştırılsın”; Mat. 26:39), yürek parçalayan son çığlığı (“Tanrım, Tanrım, Beni neden terk ettin?”; Mat. 27:46), Tanrı’nın suçları yargılamasının ne kadar korkutucu bir şey olduğunu göstermektedir. Tanrı’nın Oğlu gazabının ağırlığı altında böylesine titrerken, zavallı günahkârlar, “Kim ayakta kalabilir, ya Rab?” (Mez. 130:3) diye haykırabilirler! Eğer sen, okuyucum, tek Kurtarıcı olan Mesih’e sığınmadıysan (İbr. 6:18), “Şeria çalılıklarıyla nasıl başa çıkacaksın?” (Yer. 12:5).
Tanrı’nın iyiliğinin insanlığın büyük bir kısmı tarafından nasıl kötüye kullanıldığını düşündüğümde, “Dünyadaki en büyük mucize, Tanrı’nın nankör bir dünyaya gösterdiği sabır ve lütuftur” diyen kişinin düşüncesine katılmadan edemiyorum. Bir kral, kentlerinden birine düşman girerse, onlara erzak göndermez, ama orayı kuşatır ve onları açlıktan öldürmek için elinden geleni yapar. Ama tüm düşmanlarını yok etmeye göz kırpabilecek olan yüce Tanrı, onlara katlanır ve onları ayakta tutmak için her gün bedel öder. Kendisi kötülere ve nankörlere iyilik eden Tanrı, bize lanet edenleri kutsamamızı emretmekte haklıdır. Ama günahkârlar, bu şekilde kaçabileceğinizi sanmayın; Tanrı’nın değirmeni yavaş işler, ama ufak öğütür. O’nun sabrı ve lütfu şimdi ne kadar hayranlık uyandırıcı ise, kötüye kullanılan iyiliğinden kaynaklanan öfke de o kadar korkunç ve dayanılmaz olacaktır. Tıpkı denizden daha sakin bir şey olmadığı gibi, yine de fırtınaya karıştığında, hiçbir şey daha fazla kudurmaz. Aynı şekilde hiçbir şey Tanrı’nın sabrı ve iyiliği kadar tatlı değil ve hiçbir şey O’nun ateşli gazabı kadar korkunç değildir.
O zaman “kaç”, okuyucum, Mesih’e sığın; çok geç olmadan “gelecek gazaptan kaç” (Mat. 3:7). Sizden rica ediyoruz, bu mesajın başka birine yönelik olduğunu düşünmeyin. Bu mesaj sizedir! Mesih’e zaten sığınmış olduğunuzu düşünerek yetinmeyin. Emin olun! Yüreğinizi araştırması ve size kendinizi göstermesi için Rab’be yalvarın.
Vaizlere Bir Uyarı
Kardeşler, vaaz hizmetimizde bu ciddi konu hakkında gerektiği kadar vaaz veriyor muyuz? Eski Antlaşma peygamberleri dinleyicilerine sık sık kötü yaşamlarının İsrail’in Kutsal Olan’ını kışkırttığını ve Öfke Günü’ne karşı kendilerine gazap biriktirdiklerini söylerlerdi. Ve dünyadaki koşullar şu anda o zaman olduğundan daha iyi değil! Kayıtsızları ve bedensel eylemlerde bulunanları, Tanrı kötülere “her gün öfke saçar” (Mez. 7:11) gerçeği kadar yüreklerini araştırmaya sevk edecek bir şey yoktur. Mesih’in Öncüsü, dinleyicilerini “gelecek gazaptan kaçmaları” konusunda uyarmıştır (Mat. 3:7). Kurtarıcı dinleyicilerine, “kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atma yetkisine sahip olan Tanrı’dan korkun” (Luk. 12:5) diye buyurmuştur. Elçi Pavlus şöyle der: “Rab’den korkmanın ne demek olduğunu bildiğimizden insanları ikna etmeye çalışıyoruz” (2Ko. 5:11). Sadakat, cehennem hakkında da cennet hakkında konuştuğumuz kadar açık konuşmamızı gerektirir.
Bu makale Arthur W. Pink'in “The Attributes of God” adlı kitabının “The Wrath of God” başlıklı 18. bölümünden alınmış ve Tanrı’yı Arzulamak ekibi tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.
Yorumlar