Antakya Konsili'nden Alexander'e Mektup (MS 325)
Bu, Antakya Konsili’nden Alexander’e Mektubun Türkçe çevirisidir.
Giriş
MS 325 yılının başlarında, büyük İznik konsilinden sadece birkaç ay önce, Filistin, Arabistan, Fenike, Suriye, Kilikya ve Kapadokya bölgelerinden gelen yaklaşık 60 piskopos Ariusçuluk sapkınlığını ve Kilise’ye getirdiği bölünmeyle başa çıkmak için Antakya’da toplandılar.
Bu bölgesel konsilde yazılmış inanç açıklaması muhtemelen daha sonraki İznik İnanç Bildirgesi’nin ifadesini etkiledi. Doğruysa Antakya konsili, Hristiyan tarihinin en önemli inanç bildirgesinin oluşturulmasına yöneli̇k önemli̇ bi̇r adımdı.
Konsile katılanlardan sadece üç kişi önerilen inanç bildirgesini imzalamak istemedi, bunların arasında Sezariyeli Eusebius da vardı. Kendisi tam anlamıyla bir Ariusçu olmasa da, Eusebius kesinlikle iki taraf arasında arabuluculuk yapmaya çalışıyordu.
Antakya İnanç Açıklaması’nı imzalamadaki isteksizliği büyük olasılıkla bildirgedeki İsa’nın doğası hakkındaki ifadelerden çıkardığı yanlış sonuçlardan kaynaklanıyordu. Bu yanlış anlama, İznik Konsili’nde Eusebius’un da hemen kabul ettiği bu terimlerin net bir şekilde tanımlanmasıyla ortadan kaldırıldı. Sonuç olarak, Ariusçuluk sapkınlığı Küresel Kilise tarafından resmen kınanmıştır.
MS 325 yılındaki Antakya konsili, inanç açısından ortodoks olmasına rağmen, sadece bölgesel kapsamı ve kısa bir süre sonra Roma İmparatoru I. Konstantin’in emriyle gerçekleşen daha büyük, kapsamlı ve önemli olan İlk İznik Konsili tarafından gölgede bırakılması nedeniyle ekümenik konsiller listesinde sayılmaz. İznik Konsili, bu mektubun 15. kısmında duyurulan Ankara konsilinin gerçekleşmemesinin nedenidir.
Aslen Yunanca yazılmış olmasına rağmen, elimizde sadece Süryanice el yazmaları mevcuttur. Bazı bilginler mektubun aslında Konstantinopolis’teki değil, Selanik piskoposu olan Alexander’e yazılmış olması gerektiğini belirtir. Mektubun başındaki ve sonundaki köşeli parantezde olan sözler yanlış alıcıya atfeden Süryanice çevirmeni tarafından eklenmiş olabilir.
Erken Hristiyanlık dönemine ait önemli bir eser olan bu mektubu Türkçe olarak sunabildiğimiz için sevindik.
Antakya Konsili’nden Alexander’e Mektup
[Antakya’da toplanan Konsil tarafından yazılan ve Konstantinopolis piskoposu Alexander’a gönderilen mektubun bir kopyası]
1. Bizim kutsal ve benzer fikirli kardeş ve sevgili hizmet arkadaşımız Alexander’e. Hosius, Eustathius, Amphion, Bassianus, Zenobius, Peperius, Salamanes, Gregorius, Magnus, Petrus, Longinus, Manikius, Mokimus, Agapius, Makedonius, Pavlos, Bassianus, Seleukus, Sopater, Antiohos, Makarius, Yakup, Hellanikus, Niketas, Arkhelaos, Makrinus, Germanus, Anatolius, Zoilus, Kirillos, Paulinus, Aetius, Moses, Eustathius, Alexander, İrenaios, Rabbulas, Pavlus, Lupus, Nikomahus, Philoxenus, Maximus, Marinus, Eufrantion, Tarkondimantus, İrenikus, Petrus, Pegasius, Eupsihius, Asklepius, Alfay, Bassus, Gerontius, Esihius, Anidius, Terentius, Tanrı’nın adına selam ederler!
2. Dünyanın dört bir yanındaki Küresel Kilise, bedenin parçaları olarak farklı yerlerde toplanmış olsa da tek bir bedene benzer. Bu nedenle doğal olarak size olan sevgimiz, benim ve benimle birlikte olan tüm kutsal kardeşlerin yaptıkları ve harekete geçirdikleri hakkında sizi bilgilendirmemize yöneltir. Böylece, kilise yasasına göre yaptığımız kararlara ve eylemlere uygun bir şekilde siz de bizimle birlikte birlik ruhu içinde hüküm verebilirsiniz.
3. Antakya’daki kiliseye vardığımda, kilisenin bazı kişileri ve onların çekişmeci grubunun öğretisi tarafından ekilen sıkıntılı yabani otlarla dolu olduğunu gördüm. Onları dışarı atmaya ve reddetmeye kendi başıma çalışmamamın önemli olduğunu düşündüm. Çevre bölgelerden benzer fikirli hizmet arkadaşlarının, sınırlarının dışına çıkarak Antakya’daki kardeşlerinin bu en acil ve ivedi meseleyle başa çıkmalarına yardımcı olmaları gerekli görünüyordu. Bunlar arasında Filistin, Arabistan, Fenike, Koel-Suriye [Bikâ], Kilikya ve Kapadokya’dan gelenler vardı. Zihinlerimizi inceleme ve gözden geçirmeye vererek kilise için neyin uygun olduğunu tam olarak belirlemek için bir araya geldik. Çünkü kentte adil olanlar ve olmayanlar bir araya toplanır.
4.Tanrı’nın lütfu hepimizi Antakya’da bir araya getirdikten ve Tanrı’nın Kilisesi için neyin ortak, yardımcı ve yararlı olduğunu ayırt etme göreviyle meşgul olduktan sonra, büyük bir kafa karışıklığı olduğunu gördük. Özellikle çünkü birçok yerde kilise yasası ihmal edilir, hatta hor görülür ve diğer konsillerde verilen kararlar bazı dünyevi insanlar tarafından tamamen göz ardı edilir.
5. Bu nedenle, piskoposların sinodik toplantılarının bu bölgelerde toplanması engellendiğinden, önem bakımından her şeyi aşan, daha doğrusu aramızda bulunan inancın gizeminin tamamı diyebileceğim şeyi düzene koymamız gerektiğini düşündük. Elbette ortak Kurtarıcımız, Yaşayan Tanrı’nın Oğlu’ndan söz ediyorum.
6. Bu konu son derece önemliydi, çünkü kardeşimiz ve hizmet arkadaşımız, İskenderiye piskoposu sevgili Alexander, Kurtarıcımıza küfrettikleri için Arius’un grubundan bazı rahipleri kiliseden kovdu. Ne yazık ki, tanrısal olmayan öğretileriyle başkalarını kandırabilmiş ve hatta onlar tarafından paydaşlığa kabul edilmişler. Bu nedenle, kutsal konsilimiz için bu konuyu ilk olarak düzene koymak en iyisi gibi göründü; böylece Tanrı’nın gizeminin ana noktasını açıklığa kavuşturduktan sonra diğer tüm noktalar sırasıyla düzene konabilir.
7. Toplandığımızda ve bize kutsal yazılar tarafından öğretilen ve atalarımızdan aldığımız kilise inancında oldukça bilgili olan birçok kardeş bizimle beraber bulunduğunda, bu konuyu uzun uzun tartıştık. İskenderiyeli Alexander’in Arius ve Arius’un grubuna karşı eylemi sürekli aklımızda ve tartışmamızdaydı. Eğer herhangi biri ortaya çıkar ve bu ifadelere aykırı öğretilerde bulunarak kendisini yozlaştırıcı bir etki haline getirirse, aramızdaki daha basit kilise üyelerini aşağı çekmemeleri için kiliseden atılmaları gerektiğine karar aldık.
8. Şu inanç ruhsal kişiler tarafından ortaya konmuştur ki benliğe göre yaşıyor ya da akıl yürütüyor olarak görülmemelidir, çünkü Ruh tarafından Tanrı’nın esinlediği kitaplarda bulunan kutsal yazılarla eğitilmişlerdir. İnancımız şöyle: Tek bir Tanrı’ya inanmak: Baba, herşeye gücü yeten, anlaşılmaz, değişmez ve değiştirilemez, her şeyin hükümdarı ve yöneticisi, adil, iyi, göğü, yeri ve bunların içinde bulunan her şeyi yaratan, Yasa’nın, Peygamberlerin ve Yeni Antlaşma’nın Efendisi.
9. Ve tek bir Rab’be İsa Mesih: biricik Oğul, yoktan değil, Baba’dan doğmuştur; yaratılmamıştır, ama gerçek bir evlattır. O, anlatılamaz ve söylenemez bir şekilde doğmuştur, çünkü bunu sadece doğuran Baba ve doğurulan Oğul bilir, çünkü “Oğul’dan başka Baba’yı, Baba’dan başka Oğul’u kimse tanımaz” [Mat. 11:27].
10. O daima var olur ve daha önce olmadığı zaman yoktu; çünkü Kutsal Yazılar bize öğretmiştir ki yalnız O Tanrı’nın suretidir. O doğurulmamış değildir, çünkü Baba’dan doğduğu açıktır. Bu hal ona yüklenmiş değildir; aslında bunu söylemek Tanrı’ya küfür olur. Ama Kutsal Yazılar O’nun gerçekten doğmuş gerçek Oğul olduğunu söyler. Bu yüzden O’nun değişmez ve değiştirilemez olduğuna inanıyoruz. O, sırf Baba’nın iradesiyle doğmuş ya da var olmuş değildir; aynı zamanda sanki bu hal ona verilmiş gibi yoktan var olmuş değildir. Ama O’na uygun bir şekilde doğmuştur; ancak O’nun aracılığıyla var olan şeylere benzediği, benzer bir doğaya sahip olduğu, ya da herhangi bir açıdan yaratılmış şeylerle ilişkilendirildiği kabul edilemez bir düşünceye göre değil.
11. Ama O, tüm düşünce, kavram ve ifadeleri aştığı için, biz basitçe O’nun doğurulmamış Baba’dan doğduğunu ikrar ederiz. Tanrı Söz’ü, gerçek Nur, doğruluk, İsa Mesih, herşeyin Rab’bi, Kurtarıcı. O, Baba’nın iradesinin yada sadece bazı yönlerinin sureti değil, Baba’nın asıl varlığının suretidir. Bu Oğul, Tanrı, Söz aynı zamanda Tanrı’nın Annesi Meryem’den doğarak insan olmuş ve beden almıştır. Acı çekip öldükten sonra ölümden dirildi, göğe alındı ve yücelerde ulu Tanrı’nın sağında oturdu. Dirilerle ölüleri yargılamak üzere geliyor.
12. Kutsal Yazılar bize Kurtarıcımıza inanmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda tek Ruh’a, tek Küresel Kilisesine, ölülerin dirilişine ve her insana bedende yaptıklarına göre, iyi ya da kötü, karşılığını verecek olan yargıya inanmayı da öğretir.
13. Tanrı’nın Oğlu’nun bir yaratık olduğunu, varlığa geldiğini, yaratıldığını ya da gerçekten doğurulmadığını ya da bir zaman var olmadığı olduğunu söyleyenleri, düşünenleri ya da ilan edenleri aforoz ediyoruz (çünkü var olmuş, var olan ve Nur olduğuna inanıyoruz). Dahası, O’nun doğurulmadan önce var olmadığını ve Baba aksine doğasına göre değişmez olmadığını düşünenlerle beraber aynı zamanda O’nun yalnızca özgür iradesiyle değişmez [yani özüne göre değil] olduğunu düşünenleri de aforoz ederiz. O, her açıdan, özellikle de değişmediği bu açıdan Baba’nın sureti olarak ilan edilmiştir.
14. Bu inanç ortaya kondu ve gerçekten de tüm kutsal konsil, yalnız bunun kurtarabilecek olan havarisel öğreti olduğunu kabul ve ikrar etti. Tüm hizmet arkadaşlarımız bu konularda aynı anlayışa sahiptir. Ama sanki Kutsal Yazıları ve havarisel öğretileri unutmuşlar gibi, sadece Laodikya kilisesinden Theodotus, Neronia [İrenopolis; Düziçi] kilisesinden Narcissus ve Filistin Sezariye kilisesinden Eusebius ifade edilenlerin aksine fikirler bir ağızdan ileri sürmüşlerdir. Kulağa ikna edici gelse de yanlış argümanlarla aldatmacalarını gizleyerek fark edilmekten kaçmaya çalışmıştılar. Aslında, kendilerine sorulanlardan ve sordukları sorulardan da, Arius’un partisiyle tamamen aynı fikirde oldukları ve konsilimiz tarafından belirlenenlere aykırı görüşlere sahip oldukları açıkça belliydi. Bu nedenle, yüreklerini nasırlaştırdıklarına göre ve bu konulardaki fikirlerini reddeden ve uygun görmeyen kutsal konsili dikkate almadıkları için hepimiz, konsildeki bütün hizmet arkadaşları, bu adamlarla paydaşlığımız olmamaya ve onları paydaşlığa layık görmemeye karar aldık, çünkü onların inancı Küresel Kilise’ninkinden farklıdır.
15. Bunu bileyin diye size yazıyoruz, öyle ki siz de bu adamlarla paydaşlığınız olmaya karşı tetikte olun ve onlara yazmayın ya da onlardan mektupları almayın. Şunu da bilmelisiniz ki, büyük kardeşlik sevgimiz nedeniyle, biz konsil üyeleri olarak, onlara tövbe etmeleri ve gerçeği kabul etmeleri için bir fırsat sağladık: Ankara’da düzenlenecek olan muhteşem ve kutsal konsil. Bu nedenle, benzer fikirli tüm kardeşleri bu mesajı yaymaya teşvik edin. Böylece onlar da bu adamlar hakkındaki gerçekleri, bazılarının kiliseden çıkarıldığını ve kiliseyle aynı fikirde olmadıklarını bilebileceklerdir. Sizinle birlikte ve çevre bölgelerde olan tüm kardeşlere selam edin. Burada yanımızdaki kardeşler Rab’bin adına size selam ederler.
[İşte Antakya’da toplanan konsil tarafından Yeni Roma (yani Konstantinopolis) piskoposu Alexander’e yazılan mektubun sonu]
“Antakya Konsili’nden Alexander’e Mektup” Tanrı’yı Arzulamak ekibi tarafından Grekçe ve İngilizce çevirisini (CC BY-NC-SA 4.0) kullanarak Türkçeye çevrildi. Köşeli parantez içindeki notlar çevirmen tarafından alınmıştır.
Yorumlar