Neden İsa'nın İsmi İmmanuel değildi?

İsa’ya neden Eski Antlaşma’da peygamberlik edildiği gibi İmmanuel adı verilmedi?
Sorun
Eski Antlaşma Mesih hakkındaki peygamberliklerle doludur. Bu peygamberliklerden biri Yeşaya 7. bölümünde yer alır ve bir kadının bir oğul doğuracağından ve ona İmmanuel adını vereceğinden bahseder:
Bundan ötürü Rab’bin kendisi size bir belirti verecek: İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacak.
Ancak İncil’de, bu peygamberlik gerçekleşmek üzereyken şunları okuruz:
21 Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak. 22 Bütün bunlar, Rab’bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: 23 “İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar.” İmmanuel, Tanrı bizimle demektir.
Meryem oğluna İmmanuel ismini vermedi ama bir melek tarafından O’na İsa ismini vermesi için özel olarak yönlendirildi. Bunun da ötesinde, 23. ayette Yeşaya kitabındaki Immanuel kehaneti doğrudan alıntılanır ve gerçekleşmiş olarak görülür. Bu nasıl mantıklı olabilir?
Kehanette bulunulan isim ile gerçekte verilen isim arasındaki tutarsızlık bazen imanlılarda kafa karışıklığına yol açmıştır. Yahudiler, Müslümanlar ve Ateistler ise, İsa’nın beklenen Mesih olmadığı iddialarını güçlendirmek için bunu memnuniyetle kullanırlar.
Matta 1:22-23 İsa’yı Yeşaya’nın peygamberliğinin gerçekleşmesi olarak açıkça ilan etmesine rağmen (ve böylece Kutsal Kitap şüpheye yer bırakmaz), bütün bu sorun kültürel farkındalık, dilbilim ve biraz da sağduyu ile kolayca çözülebilir.
İbranicede İsimlerin Derin Anlamı
Eski İbranilerin dünyasında isimler sadece kulağa hoş geldiği için verilmezdi. İsimler tipik olarak derin ve önemli bir anlam, hatta çoğu zaman kehanet niteliği de taşırdı. Dolayısıyla bir kişinin adı, ona hitap etmenin bir yolu olmanın ötesinde, kimliğinin ve kaderinin bir ifadesiydi.
Mesela, genellikle bir bütün olarak insanlığı sembolize eden Âdem (İbr. אָדָם “adam”) ismi, İbranice’de toprak anlamına gelen “adamah” (אֲדָמָה) kelimesiyle derinden bağlantılıdır - yani Âdem’in şekillendirildiği malzeme. Havvah ise “yaşayan” veya “yaşam veren” anlamına gelir ve tam da bu anlamda o “bütün insanların annesiydi” (Yar. 3:20).
Musa, “çekip çıkaran” demek. Seksenli yaşlarında, Tanrı’nın İsraillileri Mısır’dan çıkarması için seçtiği kişiydi. İlyas (“Tanrım Yahve’dir”) Rab’bin, Yahve’den başka bütün ilahlara tapan İsrail’in Kuzey Krallığına gönderdiği peygamberi oldu.
Bir ismin peygamberlik niteliği, doğrudan Tanrı tarafından verildiğinde daha da açıktır. Yaratılış 17’de Rab Avram’a yeni bir isim koyar: “Artık adın Avram [“yüce baba”] değil, İbrahim [“çokların babası”] olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım” (Yar. 17:5). Birkaç bölüm sonra bütün geceyi Tanrı’yla güreşen Yakup’un adını İsrail (“Tanrı’yla güreşen”) olarak değiştirir, “çünkü Tanrı’yla, insanlarla güreşip yendin” (Yar. 32:28). Böylece İsrail, sonraki yüzyıllarda sürekli sadakatsizlikleri, putperestlikleri ve Tanrı’ya karşı direnişleriyle tanınan tüm halka verilen isim oldu. Ancak en iyi bilinen örneklerden biri İsa’nın Petrus adını verdiği Simun’dur. İsa bu isim değişikliğine şu sözlerle anlam kazandırır: “Sen Petrus’sun [Grekçe Πέτρος “taş”, “kaya”] ve Ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım” (Matta 16:18).
Yeşaya 7’de İmmanuel’in peygamberlik sözü aracılığıyla doğrudan Tanrı tarafından verilen bir isim olduğu için, onun sembolik ve peygamberlik niteliğini anlamamız gerekir. Verilen bir isimden öte, Mesih’in doğasının, çağrısının ve amacının bir tanımıdır.
Orijinal Metinde Bulgular
Şimdi Yeşaya 7’nin orijinal İbranice metnine daha yakından bakalım. İsimlendirmeyle ilgili cümle (וְקָרָאת שְׁמֹו עִמָּנוּ אֵל) genelde “ve o, adını İmmanuel koyacak” olarak çevrilir. Burada isimlendirme için iki kelime birlikte kullanılmıştır: Birincisi, “çağırmak” veya “adlandırmak” anlamına gelen קָרָא fiilinin çekimlenmiş bir halidir. İkincisi, שֵׁם kelimesidir, yani “ad” veya “isim”.
Bu İbranice ifade genellikle gerçek bir ismin verilmesini tasvir etmek için kullanılır. Kutsal Kitap’ta bunun örnekleri çoktur. Mesela, Yaratılış 3:20’de Âdem’in Havva’ya isim vermesi (וַיִּקְרָא הָֽאָדָם שֵׁם אִשְׁתֹּו חַוָּה “ve Âdem karısına Havva adını verdi”) ve Yaratılış 5:29’da Lemek’in oğluna Nuh adını vermesi (וַיִּקְרָא אֶת־שְׁמֹו נֹחַ “ve ona Nuh adını verdi”). Yaratılış 4:17’de (ve benzer ayetlerde) aynı formül yerleri adlandırmak için bile kullanılır (וַיִּקְרָא שֵׁם הָעִיר כְּשֵׁם בְּנֹו חֲנֹוךְ “ve kente oğlu Hanok’un adını verdi”). Bütün bu örneklerde verilen isim insanın veya yerin gerçek adıdır.
Bununla birlikte, bu ifadenin farklı bir anlamda kullanıldığı birçok örnek de vardır. Yaratılış 2:19-20’deki Âdem’in bütün hayvanlara ad vermesinde (וַיִּקְרָא הָֽאָדָם שֵׁמוֹת) hayvanlara Minnoş ve Pamuk gibi tek tek isim vermiyor, hayvanların türlerini isimlendiriyor. Bu olayda bir ismin verilmesi, alıcıya karşı sorumluluk ve özen gösterilmesi anlamına gelir.
"İsim" Kelimesinin Mecazi Kullanımı
Ancak gözden kaçırılmaması gereken şey, Kutsal Kitap'ta sık sık karşılaşılan “isim” kelimesinin sembolik kullanımıdır.
RAB’bin adı (שֵׁמ) güçlü kuledir, ona sığınan doğru kişi için korunaktır.
Bu ayet son derece sembolik bir pasajdır. Burada “isim” sadece koşarak gidilebilecek bir kuleye nesneleştirilmekle kalmıyor, Kapsamlayış (synecdoche) edebi sanatı aracılığıyla Tanrı’nın doğasını, özellikle de O’nun gücü ve güvenilirliği gibi niteliklerini ifade eder. Tanrı’yı güvenli bir şahıs kılan, takılan bir ad değil, Tanrı’nın sadakati ve iyi niyetli kişiliğidır.
Dahası, Kutsal Kitap’ın kehanet içeren pasajları bazen insanlara ve yerlere mistik isimler verir. Bunlar hem Eski hem de Yeni Antlaşma’daki apokaliptik metinlerde bulunabilir. Mesela, Yeruşalim kentine “Rab Doğruluğumuzdur” (Yer. 33:16), “RAB’bin Tahtı” (Yer. 3:17), “Dürüst Olan” (Yşa. 44:2), “Sadık Kent” (Zek. 8:3), “Benden Hoşnut Olan” (Yşa. 62:6), “Sodom ve Mısır” (Va. 11:8) denir. Bu, şehrin adının gerçekten değiştirildiği anlamına gelmez. Bu isimler sembolik olarak kentin şimdiki ve gelecekteki amacını ve peygamberlik kaderini ifade ederler.
Ancak sembolik isimlerin kullanımı Mesih’le ilgili bölümlerde de yaygındır. Örneğin, Mesih’e “Şilo/Sahibi” (Yar. 49:10), “Dal” (Zek. 6:12), “Sadık ve Gerçek” (Va. 19:11) adları verildi. Burada özellikle öne çıkan, gelecek olan Mesih’i duyuran bir avet vardır:
Çünkü bize bir çocuk doğacak, bize bir oğul verilecek. Yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak.
Bunun Mesih’in gerçek isimlerinin bir listesi ya da çok uzun bir isim olmadığı açıktır. Bunlar, sembolik tanımlamalar veya unvanlar olarak anlaşılmalıdır - her biri Mesih’in doğası ve hizmetinin belirli bir yönünü vurgular. Bu ayette daha önce incelediğimiz קָרָא ve שֵׁם kelimesinden oluşan aynı formülün kullanıldığına dikkat etmek de önemlidir.
Bu da Yeşaya 7’deki İmmanuel isminin gerçek bir isim olarak değil, Mesih’in doğasının sembolik bir tanımı olarak anlaşılması gerektiğine dair Kutsal Kitap’ta birçok emsal ve ipucu olduğu anlamına gelir. Hem dilbilim hem de anlambilim açısında Eski İbranice böyle bir kullanıma ve ifadeye yer verir. Sonuçta tıpkı Meryem’in İsa’ya “Dal” adını vermediği gibi, birçok farklı Mesih unvanından biri olan İmmanuel’in de Mesih’in nihai adı olmamasına şaşırmamalıyız.
İsa Gerçekten İmmanuel'dir
Sembolik bir isim olduğu göz önüne alındığında, İsa’nın bu isme sahip olmasından daha önemli olan, tanımlanan niteliklere sahip olmasıdır.
İbranice’de “İmmanuel” (עִמָּנוּ אֵל) 3 kısımdan oluşur: עִם (“ile”), אֲנַחְנוּ (“biz”) için kısa form אֲנוּ, ve אֵל (“Tanrı”). Birlikte “Tanrı bizimle” yazıyor ve böylece Tanrı’nın halkı arasındaki varlığını ifade eder.
Ve en gerçek anlamda İsa bu unvanın vücut bulmuş halidir. Elçi Yuhanna İsa hakkında şunu yazıyor:
1 Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı. ... 14 Söz, insan olup aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini – Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul’un yüceliğini – gördük.
Ve Pavlus Filipililer’e mektubunda benzer şekilde yazıyor ki
6 Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. 7-8 Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.
İsa gerçekten yeryüzünde “görünmez Tanrı’nın görünümü” (Kol. 1:15), “Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür” (İbr. 1:3). İşte bu nedenle İsa “Beni görmüş olan, Baba’yı görmüştür” dedi. İşte bu nedenle Tomas dirilmiş İsa’yı görünce “Rabbim ve Tanrım!” (Yu. 20:28) diye haykırdı.
En gerçek anlamıyla İsa İmmanuel’dir, İsa Bizimle Tanrı’dır.
Yorumlar